Üzerimize yağan mucizeler

   


 
Dedim sana Reyhan, bahara az kaldı diye bak geldi Mart ayı, 3. günündeyiz bile. Daha da gelecek bahar…
Bugün biraz masala ihtiyacım vardı, elime aldım masal kitabını ve tuttum yüreğimi, dedim ki:
Hadi, güzel şeylere ihtiyacım var, anlatacağın bu masal gerçek olsun ve yüreğime baharı getir, lütfen.
Ve sayfa 98-99-100
Masal diyordu ki kısaca:
      ‘MUCİZELERE  İNAN….İNANDIĞIN SÜRECE GÖREBİLİRSİÜZERİNE YAĞAN LÜTUFLARI…’
Hiç inanmaz mıyım , inanıyorum zaten mucizelere…yaşamak gibi, nefes almak gibi inanıyorum. Hatta Nisan ayında bekliyorum bir mucize, doğum günümde belki doğduğum ayda, en sevdiğim ayda, baharın en ortasında, hani zaten mucizelerin gerçekleştiği bir mevsimde.
Neden inanmaz ki insan mucizelere her gün şahit olduğumuz halde…Oysa cansız zannettiğin topraktan çıkmıyor mu o çook sevdiğin mis kokulu çiçekler, hem de rengarenk, hani o renksiz zannettiğin kahverengi çamurdan çıkagelmiyor mu yüreğini yeşerten nergisler, güller, papatyalar…
Her gün yeni bir gün doğmuyor mu kapkaranlık, ıssız o geceden sonra, hani sıcacık ve taptaze aslında. Bas bas bağırmıyor mu sana:
-‘Ben yeniyim, yenilendim o uzun geceden sonra, hadi sıra sende’ demiyor mu aslında. Neden duyamıyoruz ki güneşin sesini? Ah bir izin versek de konuşsa, yaratılma amacını anlatsa bize uzun uzun.
Hele bedenimiz mucize değil mi sanıyorsun? Sen uyuyorsun da o senin varlığın için gece bile çalışıyor seni hiç rahatsız etmeden öylece usul usul… yepyeni bir güne taptaze hücrelerle uyan, bakışını, baktığın pencereyi biraz değiştirebil diye…
Hani uyanıyoruz da aniden hemen koşuşturmaya başlıyoruz aman kaçmasın dünya bir yere diye, çünkü yetişmeliyiz her yere, eksik kalmamalıyız ‘olması gerekenlerden’ …Ama uyanır uyanmaz neden farkına varmıyoruz aslında bir nefesle uyandığımızı, uzun bir uykudan sonra uyanabilmenin mucizesine neden inanmıyoruz, her gün deneyimlediğimiz halde… 
Hani her hapşurduğumuzda bir saniyeliğine dururmuş kalp ve o yüzden hapşuran kişiye ‘çok yaşa’ dermişiz ya…Peki aslında bu neyin habercisi? Sanki her hapşurduğumda bedenim mesaj veriyor bana:
Evet, Reyhancan, hadi bakalım yenilenme zamanı, ben görevimi yapıyorum sıra sende, değiştir birşeyleri…
Bu mucize değil de ne? Nefesin, bedenin, soluduğun bahar aslında birer mucizeyken hala neden inanmaz ki insan mucizelere?
Ben inanıyorum mucizelere, içimdeki nefes kadar…İnan sen de, seni mucizelere kavuşturacak yüreğin kadar…
Sahi, senin için ne olsa adına ‘mucize’ dersin?

*Ufak bir not 1: Her gün farkında olmadığımız bu mucizelere bir teşekkür edelim, şükredelim ki devamı gelsin, bereketlensinler bol bol…

2- Blogtaki yazılar hakkında geliştirici bildirimleriniz yazma ve kendimi bulma yolunda beni destekleyecektir.

Mucizelerle dolu günlerimiz olsun.

Reyhan,
Anakara, Baharın ilk günlerinden…

1 Comments Kendi yorumunu ekle

  1. H. Özge Uysal dedi ki:

    Eline sağlık Reyhan. Her gün bize yeniden ve bolca sunulan bu yeniden doğuş kaynağını biyolojik ve doğadaki bağlantılarını da vererek akıcı ve sade bir şekilde içtenlikle anlatmışsın. Bunlar mucize değil de bedir sahi! Teşekkürler.

    Beğen

Yorum bırakın